Kedi Lösemisi Virüsü (FeLV) ve Kedi İmmün Yetmezlik Virüsü (FIV)

Kedi Lösemisi Virüsü (FeLV) ve Kedi İmmün Yetmezlik Virüsü (FIV) - Kedilerde Feline Lösemi Virüsü (FeLV) ve Kedi İmmün Yetmezlik Virüsü (FIV), dünya genelinde evcil kedi popülasyonlarının sağlığını ciddi şekilde etkileyen iki önemli retrovirüs enfeksiyonudur.

Kedilerde Feline Lösemi Virüsü (FeLV) ve Kedi İmmün Yetmezlik Virüsü (FIV), dünya genelinde evcil kedi popülasyonlarının sağlığını ciddi şekilde etkileyen iki önemli retrovirüs enfeksiyonudur.

⚠️ Önemli Bilgilendirme: Bu içerik yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. Kedinize özel tanı ve tedavi için mutlaka veteriner hekiminize danışınız.

Kedilerde Feline Lösemi Virüsü (FeLV) ve Kedi İmmün Yetmezlik Virüsü (FIV), dünya genelinde evcil kedi popülasyonlarının sağlığını ciddi şekilde etkileyen iki önemli retrovirüs enfeksiyonudur. Bu virüsler, kedilerin bağışıklık sistemini hedef alarak çeşitli klinik belirtilere, ikincil enfeksiyonlara ve yaşamı tehdit eden hastalıklara yol açabilir. Her iki virüs de Retroviridae ailesine mensup olmasına rağmen, biyolojik yapıları, bulaşma yolları ve hastalık patogenezleri açısından önemli farklılıklar gösterirler.

Bu raporun amacı, FeLV ve FIV'e ilişkin ulusal ve küresel araştırmaları sentezleyerek, bu virüslerin temel biyolojisinden klinik belirtilerine, tanı yöntemlerinden tedavi ve korunma stratejilerine kadar geniş bir perspektif sunmaktır. Ayrıca, asemptomatik taşıyıcılık, zoonotik potansiyel ve toplumsal yansımalar gibi derinlemesine konular da ele alınarak, kedi sahipleri ve veteriner hekimler için kapsamlı ve güncel bilgiler sağlanması hedeflenmektedir. Bu virüslerin anlaşılması, kedilerin sağlığını korumak ve enfekte kedilerin yaşam kalitesini artırmak için hayati öneme sahiptir.

1. Temel Bilgiler ve Terminler

1.1 FeLV ve FIV'in Biyolojik Yapısı ve Bağışıklık Sistemi Üzerindeki Etkileri

1.1.1 FeLV Nedir?

FeLV, Retroviridae ailesinin Gammaretrovirus cinsine ait, zarflı bir RNA virüsüdür. Genetik materyali tek sarmallı RNA'dan oluşur ve hücre içinde çoğalabilmek için revers transkriptaz enzimi aracılığıyla bir çift sarmallı DNA ara ürününe (provirüs) dönüşür. Bu provirüs daha sonra konakçı kedinin genomuna entegre olur. Virüsün genomu, yapısal proteinleri kodlayan

gag (p27 kapsid proteini dahil), viral replikasyon için gerekli enzimleri kodlayan pol (revers transkriptaz, proteaz, integrase) ve zarf proteinlerini kodlayan env (gp70 ve p15E) olmak üzere üç ana gen içerir. Revers transkriptaz enziminin "düzeltme okuma" fonksiyonundan yoksun olması, virüsün hızlı mutasyon geçirmesine ve çeşitli suş varyasyonlarının ortaya çıkmasına neden olur.

FeLV'nin üç ana alt tipi bulunmaktadır: FeLV-A, FeLV-B ve FeLV-C. Her alt tip hücrelere girmek için farklı bir reseptör kullanır. FeLV-A, virüsün immünsüpresif özelliklerinden sorumlu olan ve kediler arasında doğal olarak bulaşan tek alt tiptir. FeLV-B, FeLV-A proviral DNA'sının konakçı hücresel DNA'sında bulunan endojen FeLV dizileriyle rekombinasyonu sonucu ortaya çıkar ve lenfoma gelişimini hızlandırabilir veya nöropatojeniteyi artırabilir. FeLV-C ise FeLV-A

env genindeki nokta mutasyonlarından kaynaklanır ve genellikle rejeneratif olmayan anemi ile ilişkilidir. Ayrıca, lenfoid tükenmeye ve immün yetmezliğe yol açan, AIDS benzeri bir sendromla ilişkilendirilen FeLV-T alt tipi de FeLV-A mutasyonuyla oluşur. FeLV-B ve FeLV-C ile enfekte olan tüm kediler aynı zamanda FeLV-A ile de enfektedir ve bu alt tipler FeLV-A'dan daha patojeniktir.

1.1.2 FeLV'in Bağışıklık Sistemi Üzerindeki Etkileri

FeLV enfeksiyonu, kedilerde immünsüpresyon, kemik iliği bozuklukları ve hematopoietik neoplaziye neden olarak önemli bir mortalite nedeni olmaya devam etmektedir. Virüsün immünsüpresif özellikleri tam olarak anlaşılamamış olmakla birlikte, viral zarf peptidi p15E'nin T ve B hücre fonksiyonunu, sitotoksik lenfosit yanıtlarını inhibe ettiği, monosit morfolojisini ve dağılımını değiştirdiği ve sitokin üretimini bozduğu düşünülmektedir. Progresif FeLV enfeksiyonu olan yavru kedilerde T hücre fonksiyonu (daha belirgin) ve B hücre fonksiyonu (daha az belirgin) bozulur. Enfekte kedilerde lenfopeni, timik atrofi ve lenf düğümlerinin parakortikal bölgelerinde lenfosit tükenmesi görülebilir. CD4+ T hücre disfonksiyonu, etkilenen kedilerde hümoral ve hücre aracılı immün yanıtın azalmasına katkıda bulunabilir ve aşılara verilen yanıt da bozulabilir. Nötropeniye ek olarak nötrofil fonksiyon bozukluğu da bazı enfekte kedilerde durumu ağırlaştırır.

Bu immün baskılanma, kedileri çeşitli fırsatçı enfeksiyonlara karşı savunmasız hale getirir. Bunlar arasında üst ve alt idrar yolu enfeksiyonları, hemoplazmozis (FeLV enfeksiyonu için bilinen bir risk faktörüdür), üst solunum yolu enfeksiyonları, Feline Enfeksiyöz Peritonit (FIP), kronik stomatit, toksoplazmozis, dermatofitoz ve kriptokokkozis yer alır. Bu enfeksiyonların prevalansı FeLV enfekte olmayan kedilerle anlamlı farklılık göstermese de, klinik belirtiler genellikle daha şiddetli ve tedaviye dirençlidir.

1.1.3 FIV Nedir?

FIV, Lentivirus cinsine ait bir retrovirüstür ve insan immün yetmezlik virüsü (HIV) ile yakından ilişkilidir. FIV ve HIV benzer bir yapıya, yaşam döngüsüne ve patogeneze sahiptir. FIV genomu,

gag (p24 kapsid proteini dahil), pol (proteaz, integrase, revers transkriptaz) ve env genlerine ek olarak aksesuar genler içerir.

Gag geni, tanı için önemli olan kapsid proteini p24'ü kodlar.

Pol geni ise FIV'in virülansı için önemli olan enzimleri kodlar.

1.1.4 FIV'in Bağışıklık Sistemi Üzerindeki Etkileri

FIV, enfekte kedilerde bağışıklık sistemine saldırır ve kediyi diğer birçok enfeksiyona karşı savunmasız bırakır. Virüsün ana hedefleri aktive olmuş CD4+ T-lenfositleridir. Bu hücreler, hümoral ve hücre aracılı bağışıklığın gelişimini kolaylaştıran T-yardımcı hücreleri olarak immün fonksiyonda merkezi bir role sahiptir. FIV enfeksiyonu, dolaşımdaki CD4+ hücre sayısında progresif bir düşüşe ve CD4:CD8 oranında bir inversiyona yol açar; bu durum enfeksiyondan 5 ay gibi erken bir sürede belirgin hale gelebilir. Bu düşüş, kedinin bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve normalde zararsız olan bakteri, virüs, protozoa ve mantarların ciddi hastalıklara neden olmasına olanak tanıyan bir immün yetmezlik durumuna yol açar.

1.2 Bu Virüslerin Önemi

FeLV ve FIV enfeksiyonları, dünya genelindeki evcil kediler için en yaygın ve önemli enfeksiyöz hastalıklardan ikisidir. Bu virüsler, enfekte kedilerde önemli morbidite ve mortaliteye neden olarak kedi popülasyonlarının sağlığı üzerinde derin bir etkiye sahiptir.

FeLV, kedilerde kanserin en yaygın nedenidir ve lenfoma gibi çeşitli tümörlere, lösemi gibi kan bozukluklarına ve immün yetmezlik durumuna yol açabilir. Bu durum, kedinin diğer enfeksiyonlara karşı kendini koruma yeteneğini ciddi şekilde engeller. FeLV ile ilişkili hastalıklar genellikle ölümcüldür ve teşhisten sonraki 3-4 yıl içinde enfekte kedilerin %80-90'ı hayatını kaybeder.

FIV ise, edinilmiş bir immün yetmezlik sendromuna neden olarak fırsatçı enfeksiyonlar, nörolojik hastalıklar ve tümör riskini artırır. Enfekte kediler yıllarca normal görünebilirken, sonunda immün yetmezlikten muzdarip olurlar, bu da çevredeki zararsız mikroorganizmaların bile ciddi hastalıklara yol açmasına neden olur.

Bu virüslerin yaygınlığı ve potansiyel olarak ölümcül sonuçları, kedi sağlığı ve refahı için önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Kedi sahipleri için ise, FeLV veya FIV tanısı duygusal olarak yıkıcı ve finansal olarak zorlayıcı olabilir. Bu virüslerin patojenitesi ve klinik sonuçları üzerindeki etkileri karmaşıktır. FeLV genellikle daha ciddi ve hızlı ilerleyen bir durumken, FIV ile enfekte kediler yıllarca asemptomatik kalabilir. Bu farklılık, tanı testlerinin yorumlanması ve enfekte kediler için en uygun yönetim stratejilerinin belirlenmesi açısından kritik öneme sahiptir. Virüslerin yayılmasını kontrol altına almak ve enfekte kedilerin yaşam kalitesini artırmak, veteriner hekimlik ve kedi sahiplenme toplulukları için temel bir önceliktir.

1.3 FeLV ve FIV'in Etimolojik Kökenleri ve Keşfi

1.3.1 FeLV'in Kökeni ve Keşfi

Feline Lösemi Virüsü (FeLV), ilk olarak 1964 yılında, İskoçya'da lenfosarkomlu kedilerin kümelendiği bir vakada keşfedildi. Profesör William F.H. Jarrett ve ekibi, fare lösemilerinde daha önce kaydedilen virüslere benzer virüs benzeri partiküllerin varlığını ve lenfomanın kediler arasında bulaşabilirliğini Nature dergisinde rapor ettiler. Bu çığır açan çalışmalar, FeLV araştırmalarını başlattı ve kedi retrovirolojisi alanının temelini attı.

FeLV'nin etimolojik kökenlerine dair yapılan araştırmalar, virüsün muhtemelen bir kemirgen atası, büyük olasılıkla bir fareden evrildiğini düşündürmektedir. Bu evrimin Geç Pleistosen döneminde, yaklaşık 10 milyon yıl önce Kuzey Afrika çölünde gerçekleştiği varsayılmaktadır. Endojen FeLV (enFeLV) dizileri ile eksojen FeLV-A arasındaki rekombinasyonlar, daha patojenik yeni enfeksiyöz ajanların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.

1.3.2 FIV'in Kökeni ve Keşfi

Kedi İmmün Yetmezlik Virüsü (FIV), ilk olarak 1986 yılında Kaliforniya'da, Niels Pedersen ve Janet Yamamoto tarafından UC Davis Veteriner Hekimlik Fakültesi'nde, fırsatçı enfeksiyonların ve dejeneratif durumların yüksek prevalansına sahip bir kedi kolonisinde keşfedildi ve izole edildi. Başlangıçta "feline T-lymphotropic virus" olarak adlandırıldı.

Evcil kedilerdeki FIV'in, insan immün yetmezlik virüsü (HIV-2)'nin primat immün yetmezlik virüsünden (SIV) köken almasına benzer şekilde, muhtemelen Afrika aslanlarından (FIV-Ple) köken aldığı düşünülmektedir. İlginç bir şekilde, FIV lentivirüsleri Afrika kedilerinde hastalığa neden olmaz. FIV'in diğer kedi türlerinde de bulunduğu bilinmektedir ve Afrika aslanları gibi bazı büyük vahşi kedilerde endemiktir. 2006 itibarıyla, FIV'in üç ana kladı (FIV-Ple, FIV-Fca, FIV-Pco) tanınmaktadır. Virüsün hızlı evrimi ve suşlar arası farklılaşma, vahşi kedilerdeki prevalans çalışmalarında da gözlemlenmiştir. Örneğin, FIV-Pco (puma) iki oldukça farklı alt tipe sahiptir ve bu durum, popülasyonlara iki ayrı FIV girişini ve uzun bir ikamet süresini düşündürmektedir. FIV, Afrika, Asya, Kuzey, Güney ve Orta Amerika'da yaygın olarak dağılmıştır ve aslanlar, sırtlanlar, pumalar, leoparlar, jaguarlar, vaşaklar ve kaplanlar dahil olmak üzere on dokuzdan fazla vahşi kedi türünde belgelenmiştir.

1.4 Virüslerin Bulaşma Yolları

FeLV ve FIV'in bulaşma yolları, her iki virüsün de retrovirüs olmasına rağmen önemli farklılıklar gösterir. Bu farklılıklar, korunma stratejilerinin belirlenmesinde kritik rol oynar.

1.4.1 FeLV Bulaşma Yolları

FeLV, enfekte kedilerden öncelikle tükürük yoluyla, ancak aynı zamanda burun akıntısı, dışkı, idrar ve süt yoluyla da bulaşır. Virüsün bulaşması için kediler arasında yakın temas gereklidir.

  • Yakın Temas: Karşılıklı yalanma ve tımar, mama ve su kaplarını paylaşma, kum kaplarını paylaşma gibi dostane temaslar, FeLV'nin birincil yatay bulaşma yollarıdır. Bu nedenle, FeLV "dostane virüs" olarak da anılır, çünkü virüsün yayılması genellikle sosyal etkileşimler sırasında gerçekleşir.

  • Isırık Yaraları: Isırık yaraları da FeLV bulaşmasında rol oynar, ancak FIV için olduğu kadar birincil bir yol değildir. Bir çalışmada, ısırık yaraları nedeniyle tedavi gören kedilerin %9'unda FeLV enfeksiyonu teşhis edilmiştir, bu genel kedi popülasyonunun yaklaşık üç katıdır.

  • Vertikal Bulaşma: Enfekte anne kediden yavrularına rahim içi (transplasental) veya emzirme yoluyla (süt) bulaşma da mümkündür.

  • Kan Transfüzyonu: Enfekte kan donörlerinden kan transfüzyonu yoluyla da bulaşma meydana gelebilir; bu nedenle kan donörlerinin FeLV provirüsü için test edilmesi hayati öneme sahiptir.

  • Çevresel Dayanıklılık: FeLV partikülleri, kedi vücudu dışında, özellikle kuru koşullarda uzun süre hayatta kalamaz. Virüs, dezenfektanlar, sabun, ısı ve kurutma ile kolayca inaktive olur. Nemli koşullarda ise 48 saate kadar enfeksiyöz kalabilir. Fomitler (cansız yüzeyler) yoluyla bulaşma olasılığı çok düşüktür.

1.4.2 FIV Bulaşma Yolları

FIV'in birincil bulaşma yolu, enfekte bir kediden gelen derin ısırık yaraları aracılığıyla tükürük transferidir. Bu nedenle FIV, "kavgacı kedi hastalığı" olarak da bilinir.

  • Isırık Yaraları: Isırık yaraları, virüsün enfekte kedinin tükürüğünde bulunan virüs partiküllerini ve FIV enfekte beyaz kan hücrelerini doğrudan diğer kedinin vücut dokularına sokmasıyla bulaşmayı sağlar. Kısırlaştırılmamış erkek kediler, bölgesel kavgalara daha yatkın oldukları için FIV enfeksiyonu açısından en yüksek risk altındadır.

  • Sosyal Etkileşimler: Mama kaplarını paylaşma veya karşılıklı tımar gibi gündelik, saldırgan olmayan temasın virüsü yaymada etkili bir yol olmadığı görülmektedir. Ancak, çok kedili evlerde dostane hayvanlar arasında gündelik temasın enfeksiyon riskini artırabileceğine dair bazı kanıtlar da mevcuttur. Genel olarak, FIV'in yayılması için doğrudan kan teması gerekliliği, FeLV'ye göre daha zor bulaşmasını sağlar.

  • Vertikal Bulaşma: Enfekte anne kediden yavrularına enfeksiyonun bulaşması nadirdir. Ancak, anne kedinin gebelik sırasında akut olarak enfekte olması durumunda yavrulara bulaşma riski artar (yüzde 70'e kadar). Anne sütündeki antikorlar genellikle yavru kediyi korur, ancak yavru kedinin doğumdan hemen sonra emzirmeye başlamaması enfeksiyon riskini artırabilir.

  • Cinsel Temas: FIV, HIV'de yaygın bir bulaşma yolu olmasına rağmen, kediler arasında cinsel temasla önemli ölçüde yayılmaz.

  • Diğer Vücut Sıvıları: Virüs, enfekte kedilerin kanında ve beyin omurilik sıvısında (CSF) da bulunur. Tükürükte viral RNA ve proviral DNA bulunur, oral lenfoid dokuların FIV replikasyonu için önemli bir yer olduğu düşünülmektedir.

1.4.3 Zoonotik Potansiyel

Hem FeLV hem de FIV, türlere özgü virüslerdir. Bu, virüslerin insanlara, köpeklere, kuşlara veya diğer hayvan türlerine bulaşmadığı anlamına gelir. FIV'in insan immün yetmezlik virüsü (HIV) ile olan yakın genetik ve patojenik benzerliği bile, virüsün tür bariyerini aşabileceği anlamına gelmez. Bu bilgi, kedi sahiplerinin enfekte evcil hayvanlarıyla güvenle etkileşim kurabilmeleri açısından büyük önem taşır.

1.5 FeLV ve FIV Enfeksiyon Döngüleri

FeLV ve FIV, kedinin vücudunda farklı ancak karmaşık enfeksiyon döngüleri ve patogenez aşamaları sergiler. Bu döngülerin anlaşılması, hastalığın ilerlemesini, klinik belirtilerin ortaya çıkışını ve yönetim stratejilerinin etkinliğini kavramak için temeldir.

1.5.1 FeLV Enfeksiyon Döngüsü ve Patogenezi

FeLV, RNA genomunu DNA kopyasına dönüştürmek için revers transkriptazı kullanan bir retrovirüstür; bu DNA (provirüs) daha sonra konakçı hücre DNA'sına entegre olur. Entegre olan provirüs, yeni viral RNA genomlarının oluşumu için bir şablon görevi görür ve viral proteinler sentezlenir. Virüsler hücre zarından tomurcuklanarak salınır. Retrovirüslerin bir hücreyi enfekte etmesi genellikle hücre ölümüne yol açmaz.

FeLV enfeksiyonunun ilerlemesi genellikle altı aşamada incelenir:

  1. Giriş: Virüs genellikle farenks yoluyla vücuda girer, burada epitel hücrelerini ve bademcik B-lenfositlerini ile makrofajları enfekte eder. Bu beyaz kan hücreleri daha sonra lenf düğümlerine süzülür ve çoğalmaya başlar.

  2. Kan Dolaşımına Yayılım: Virüs kan dolaşımına girer ve tüm vücuda dağılmaya başlar.

  3. Lenfoid Sistem Enfeksiyonu: Vücudun enfekte ve kanserli hücrelere saldıran antikorları üreten lenfoid sistemi enfekte olur ve virüs vücuda daha fazla yayılır.

  4. Viremi ve Bağışıklık Sistemi Ele Geçirme: Bu, enfeksiyonun ana noktasıdır; virüs vücudun bağışıklık sistemini ele geçirebilir ve viremiye (kanda virüs varlığı) neden olabilir. Bu aşamada hemolenfatik sistem ve bağırsaklar enfekte olur. Eğer kedinin bağışıklık sistemi virüsle savaşamazsa, enfeksiyon ilerler.

  5. Kemik İliği Enfeksiyonu: Kemik iliği enfekte olur. Bu noktadan itibaren virüs kedide yaşamının geri kalanında kalıcı hale gelir. Bu fazda, virüs çoğalır ve 4-7 gün sonra enfekte nötrofiller, bazen de lenfositler, monositler ve eozinofiller (tümü kemik iliğinde oluşan beyaz kan hücreleri) içinde salınır.

  6. Yaygın Enfeksiyon ve Dökülme: Kedinin vücudu enfeksiyonla dolar ve mukozal ve glandüler epitel hücreleri (tükürük bezleri, orofarenks, mide, yemek borusu, bağırsaklar, soluk borusu, burun boşluğu, böbrek tübülleri, mesane, pankreas, alveoler kanallar ve ağızdan salgı bezleri) enfekte olur. Bu aşamada virüs, özellikle tükürük ve dışkı yoluyla yüksek miktarlarda dökülür.

FeLV maruziyetinin sonuçları, kedinin bağışıklık yanıtına bağlı olarak değişkenlik gösterir ve genellikle üç ana kategoriye ayrılır:

  • Abortif Enfeksiyon: Bu durumda, kedi virüse karşı etkili bir bağışıklık yanıtı oluşturur ve virüsü tamamen ortadan kaldırır. Bu kedilerde viral antijen, viral RNA veya proviral DNA tespit edilemez, ancak FeLV antikorları pozitif çıkabilir ve hastalığa karşı bağışık kabul edilirler. Eskiden nadir olduğu düşünülse de, yeni test yöntemleri, maruz kalan kedilerin %20-30'unun abortif enfeksiyon geliştirdiğini göstermektedir. Bu, kedinin virüsü başarıyla temizlediği ve gelecekte bağışıklık kazandığı anlamına gelir.

  • Regresif Enfeksiyon: Maruziyet sonrası, kedinin bağışıklık sistemi virüsü kontrol altına alabilir ancak tamamen yok edemez. Virüs, kedinin DNA'sına entegre olur (provirüs olarak). Bu kediler genellikle aviremik olup enfeksiyöz virüs dökmezler ve FeLV ile ilişkili hastalıklar geliştirme olasılıkları düşüktür. Ancak, kemik iliği kök hücrelerinde provirüs bulunur ve immün baskılanması (örneğin stres veya başka bir hastalık) durumunda virüs reaktive olabilir, bu da kedinin tekrar virüs dökmeye veya FeLV ile ilişkili hastalıklar geliştirmeye başlamasına neden olabilir. Regresif enfeksiyonu olan kedilerin yaşam beklentisi, progresif enfeksiyonu olanlara göre çok daha uzun olabilir. Maruz kalan kedilerin %30-40'ında regresif enfeksiyon geliştiği bildirilmektedir. Kan donörleri olarak kullanılırlarsa enfeksiyon kaynağı olabilirler.

  • Progresif Enfeksiyon: Bu durumda, kedinin bağışıklık sistemi virüse karşı etkili bir yanıt oluşturamaz. Virüs, lenfoid dokularda, kemik iliğinde ve daha sonra mukozal ve glandüler epitel dokularda yaygın olarak çoğalır. Bu kediler sürekli virüs dökerler ve diğer kedilere karşı enfeksiyözdürler. Progresif enfekte kedilerin yaşam süreleri kısalır ve FeLV ile ilişkili ciddi hastalıklar geliştirme riski en yüksektir. Maruz kalan kedilerin %30-40'ında progresif enfeksiyon geliştiği belirtilmektedir. Yavru kediler, yetişkin kedilere göre progresif hastalık geliştirme açısından çok daha yüksek risk altındadır.

1.5.2 FIV Enfeksiyon Döngüsü ve Patogenezi

FIV, HIV gibi bir lentivirüstür ve insanlardaki AIDS'e benzer bir sendromla ilişkilidir. Virüs, konakçı hücrelere zarf glikoproteinleri (SU) ile CD134 reseptörüne bağlanarak girer. Bu bağlanma, viral ve hücresel zarların birleşmesine ve viral RNA'nın sitoplazmaya aktarılmasına olanak tanır. Viral RNA, revers transkriptaz tarafından DNA'ya dönüştürülür ve hücresel genoma entegre olur. Bu entegrasyon, virüsün yaşam boyu kalıcılığı için kritik öneme sahiptir.

FIV enfeksiyonu, primat lentivirüs enfeksiyonlarında görülen tipik bir seyri takip eder ve üç farklı fazdan oluşur:

  1. Akut Faz: Enfeksiyondan genellikle 1-3 ay sonra ortaya çıkan nispeten kısa (haftalar süren) bir fazdır. Bu dönemde virüs, T-lenfositlerinde (özellikle CD4+ T hücreleri) çoğaldığı lenf düğümlerine taşınır. Bu durum, geçici lenf düğümü büyümesi, ateş, depresyon, iştahsızlık, nöropeni ve lenfopeni gibi belirtilerle sonuçlanır. Bu faz genellikle çok hafif seyredebilir ve kedi sahipleri tarafından fark edilmeyebilir veya başka nedenlere bağlanabilir.

  2. Asemptomatik (Gizli) Faz: Akut fazı takip eden ve aylardan yıllara kadar sürebilen en uzun fazdır. Bu dönemde virüs, bağışıklık sistemi hücreleri içinde çok yavaş çoğalır ve kedilerde dışa dönük hastalık belirtisi görülmez. Enfekte kedilerde düşük beyaz kan hücresi seviyeleri veya artmış kan proteinleri gibi kan testlerinde anormallikler görülebilir. Bazı kediler bu aşamada kalır ve daha ciddi bir hastalığa ilerlemez. Bu dönemde güçlü antiviral immün yanıtlar ve düşük viral titreler mevcuttur, ancak CD4+ hücrelerinde kademeli bir düşüş devam eder. Gizli enfekte hücreler, nötralize edici antikorlara duyarlı olmayan bir "rezervuar" oluşturur, bu da etkili aşılama için bir engel teşkil eder.

  3. Progresif İmmün Yetmezlik (Terminal) Fazı: Virüs bağışıklık sisteminde yayılmaya devam ettikçe, kediler progresif bir immün yetmezlik durumuna girer. Bu faz, immünolojik dekompansasyon ve plazma viral yükünde artış ile karakterizedir, kediyi fırsatçı enfeksiyonlara karşı son derece savunmasız hale getirir. Bu aşamadaki hastalıkların çoğu, virüsün kendisinden değil, bağışıklık sisteminin zayıflaması sonucu ortaya çıkan ikincil enfeksiyonlardan kaynaklanır. Lenfoid doku değişiklikleri (timik tükenme, lenfoid hiperplazi, plazmositoz) ve nörolojik belirtiler (nöbetler, davranış değişiklikleri, yürüme güçlüğü) de görülür. Kediler birden fazla kritik enfeksiyon veya kanser geliştikten sonra yaşam süreleri genellikle birkaç aydır.

1.6 Türkiye'de FeLV ve FIV'in Yaygınlık Oranları

FeLV ve FIV enfeksiyonlarının dünya genelindeki yaygınlık oranları coğrafi konuma, çevreye ve kedinin yaşam tarzına göre önemli ölçüde değişiklik göstermektedir. Genel olarak, FeLV ile kalıcı olarak enfekte olan kedi popülasyonunun %1-2'si bu virüsü taşırken, hasta veya yüksek riskli kedilerde bu oran %30'a kadar çıkabilmektedir. FIV'in sağlıklı kedilerdeki prevalansı Kuzey Amerika'da %2.5-5 iken, hasta veya yüksek riskli kedilerde bu oran %15 veya daha fazladır. Avrupa'da FeLV için prevalans %3.6-15.6, FIV için ise %3.2-8.3 arasında değişmektedir. Dünya genelinde FIV prevalansı %1 ile %28 arasında tahmin edilmektedir.

Türkiye'deki FeLV ve FIV prevalansına ilişkin veriler, bölgesel farklılıklar ve çalışma metodolojileri nedeniyle değişkenlik göstermektedir.

1.6.1 Türkiye'deki FeLV Yaygınlığı

Türkiye'nin farklı illerinden toplanan ve klinik belirti göstermeyen kediler üzerinde yapılan bir çalışmada, FeLV antijen pozitifliği %3.8, antikor pozitifliği ise %7.5 olarak tespit edilmiştir. Daha geniş bir örneklemle (103 kedi) yapılan başka bir çalışmada, FeLV p27 antijen pozitifliği %5.8 olarak rapor edilmiştir. Bu çalışmada, erkek kedilerde (%8.2) dişilere göre (%3.7) daha yüksek bir enfeksiyon oranı gözlemlenmiştir.

Batı Türkiye'deki sokak kedilerinde gerçekleştirilen moleküler ve serolojik bir araştırmada ise, FeLV antikor pozitifliği %45.2, antijen pozitifliği %3.3 ve proviral DNA pozitifliği %69.7 gibi oldukça yüksek oranlarda bulunmuştur. Bu yüksek proviral DNA pozitifliği, regresif enfeksiyon taşıyıcılarının Türkiye'deki kedi popülasyonunda önemli bir rezervuar oluşturduğunu ve bu kedilerin gelecekte virüsü reaktive etme potansiyeline sahip olduğunu göstermektedir. Bu durum, sadece antijen testlerine dayalı tarama programlarının yetersiz kalabileceğini ve provirüs testlerinin enfeksiyon durumunun tam olarak anlaşılması için önemini vurgulamaktadır.

Hasta veya riskli kedilerde FeLV'nin %30 oranında görüldüğü belirtilmiştir. Son 25 yılda aşılama ve düzenli test uygulamalarına rağmen FeLV yoğunluğunda çok az miktarda bir azalma olduğu ifade edilmiştir. Ancak, bazı kaynaklar aşılama ve test prosedürlerinin gelişmesiyle FeLV prevalansının son 25 yılda önemli ölçüde azaldığını belirtmektedir. Bu farklılıklar, bölgesel varyasyonlar, çalışma popülasyonları veya metodolojik yaklaşımlardan kaynaklanabilir.

1.6.2 Türkiye'deki FIV Yaygınlığı

Türkiye'de önceki FIV prevalans kayıtları %3 ile %22.3 arasında değişmektedir. Moleküler bazlı çalışmalarda %9.5-10 proviral DNA pozitifliği bildirilmiştir.

İstanbul'da yapılan bir seroprevalans çalışmasında (Yılmaz, Ilgaz ve Harbour, 2000), FIV seroprevalansı %23 olarak bulunmuştur.

2. Klinik Belirtiler ve Tanı

2.1 FeLV ve FIV'in Klinik Belirtileri

FeLV ve FIV enfeksiyonları, kedilerde geniş bir yelpazede klinik belirtilere neden olabilir ve her iki virüs de bağışıklık sistemini baskılayarak ikincil enfeksiyonlara ve çeşitli hastalıklara zemin hazırlar. Ancak, her bir virüsün kendine özgü belirtileri ve ilerleme şekilleri vardır.

2.1.1 FeLV'in Klinik Belirtileri

FeLV, kedinin vücudunu birçok şekilde olumsuz etkiler ve kedilerde kanserin en yaygın nedenidir. Virüs, çeşitli kan bozukluklarına ve bağışıklık yetmezliğine yol açarak kedinin diğer enfeksiyonlara karşı kendini koruma yeteneğini engeller. FeLV enfekte kedilerde görülen belirtiler oldukça çeşitlidir ve şunları içerebilir:

  • Genel Belirtiler: İştahsızlık, kötü tüy durumu, kilo kaybı (hastalığın ileri evrelerinde şiddetli zayıflama), yorgunluk, sürekli ateş, soluk diş etleri ve diğer mukoz membranlar.

  • Lenfoid ve Hematolojik Bozukluklar: Şişmiş lenf düğümleri (lenfadenopati), anemi (düşük kırmızı kan hücresi sayısı), nötropeni (beyaz kan hücrelerinde azalma) ve lenfopeni. FeLV-C alt tipi özellikle şiddetli anemi ile ilişkilidir.

  • Enfeksiyonlar: Deri, mesane ve solunum yolu enfeksiyonları, kronik ishal, ağız ve diş eti iltihabı (gingivit, stomatit). Bu ikincil enfeksiyonlar genellikle daha şiddetli ve tedaviye dirençlidir.

  • Nörolojik Belirtiler: Nöbetler, davranış değişiklikleri ve diğer nörolojik bozukluklar.

  • Kanser: Lenfoma ve lösemi gibi çeşitli tümörler FeLV ile güçlü bir şekilde ilişkilidir. FeLV-B alt tipi tümör insidansını artırabilir.

  • Diğer Belirtiler: Anizokori (farklı büyüklükte göz bebekleri), göz lezyonları, kısırlaştırılmamış dişi kedilerde yavru atma veya diğer üreme başarısızlıkları.

FeLV enfeksiyonunun akut aşaması, enfeksiyondan 2-6 hafta sonra ortaya çıkar ve nadiren tespit edilir; genellikle hafif ateş, halsizlik, lenfadenopati ve sitopeni ile karakterizedir. FeLV enfekte kediler bu belirtilerin bir veya daha fazlasını gösterebilir veya hiç göstermeyebilir.

2.1.2 FIV'in Klinik Belirtileri

FIV enfeksiyonu, insanlardaki HIV enfeksiyonuna benzer şekilde edinilmiş bir immün yetmezlik sendromuna yol açar. Virüs, bağışıklık sistemini zayıflatarak kediyi normalde zararsız olan mikroorganizmaların neden olduğu ciddi hastalıklara karşı savunmasız bırakır. FIV enfeksiyonu üç farklı aşamada ilerler ve her aşamanın kendine özgü belirtileri vardır:

  • Akut Faz: Enfeksiyondan genellikle 1-3 ay sonra ortaya çıkan kısa bir fazdır. Bu dönemde virüs lenf düğümlerine yayılır ve T-lenfositlerinde çoğalır, bu da geçici lenf düğümü büyümesine neden olur. Ateş, depresyon, iştahsızlık, nötropeni ve lenfopeni gibi genel hastalık belirtileri eşlik edebilir. Bu faz genellikle çok hafif seyredebilir ve kedi sahipleri tarafından fark edilmeyebilir.

  • Asemptomatik (Gizli) Faz: Akut fazı takip eden ve aylardan yıllara kadar sürebilen en uzun fazdır. Bu dönemde virüs bağışıklık sistemi hücreleri içinde çok yavaş çoğalır ve kedilerde dışa dönük hastalık belirtisi görülmez. Enfekte kedilerde düşük beyaz kan hücresi seviyeleri veya artmış kan proteinleri gibi kan testlerinde anormallikler görülebilir. Bazı kediler bu aşamada kalır ve daha ciddi bir hastalığa ilerlemez.

  • Progresif İmmün Yetmezlik (Terminal) Fazı: Virüs bağışıklık sisteminde yayılmaya devam ettikçe, kediler progresif bir immün yetmezlik durumuna girer. Bu faz, immünolojik dekompansasyon ve artan viral yük ile karakterizedir, kediyi fırsatçı enfeksiyonlara karşı son derece savunmasız hale getirir. Bu aşamadaki hastalıkların çoğu, virüsün kendisinden değil, bağışıklık sisteminin zayıflaması sonucu ortaya çıkan ikincil enfeksiyonlardan kaynaklanır. Görülen belirtiler şunları içerebilir:

    • Kronik veya Tekrarlayan Enfeksiyonlar: Deri, göz, idrar yolu veya üst solunum yolu enfeksiyonları.

    • Ağız ve Diş Hastalıkları: Diş etlerinin iltihabı (gingivit) ve şiddetli diş hastalığı, özellikle gingivostomatit, FIV enfekte kedilerde yaygın bir sorundur.

    • Kanser ve Kan Bozuklukları: Kanser (özellikle lenfoma) ve immün aracılı kan bozuklukları geliştirme riski önemli ölçüde artar.

    • Diğer Belirtiler: Kilo kaybı, nöbetler, davranış değişiklikleri ve nörolojik bozukluklar.

2.2 Tanı Yöntemleri

FeLV ve FIV enfeksiyonlarının doğru tanısı, kedinin sağlığı ve diğer kedilerin korunması için hayati öneme sahiptir. Her kedinin retrovirüs durumu bilinmeli ve şüpheli durumlarda veya rutin kontrollerde test yapılmalıdır.

2.2.1 Hızlı Testler (ELISA ve İmmünokromatografi)

  • FeLV Tanısı:

    • Yöntem: FeLV p27 kapsid protein antijenini tespit eder. Bu testler, hem erken hem de ileri aşamalardaki viremiyi (kanda virüs varlığı) belirleyebilir.

    • Avantajları: Yüksek hassasiyet ve özgüllüğe sahiptir ve veteriner kliniğinde hızlıca yapılabilir. Aşılama veya anneden geçen antikorlar test sonuçlarını etkilemez, çünkü antijen tespiti yapılır.

    • Dezavantajları: Esas olarak ilerleyici enfekte kedileri tespit eder. Regresif veya abortif enfeksiyonu olan kedilerin çoğu bu testlerle tespit edilemez. Düşük prevalanslı popülasyonlarda yanlış pozitif sonuçlar görülebilir, bu da doğrulama testlerini gerektirebilir. Tükürük veya göz yaşı örnekleri için önerilmez.

  • FIV Tanısı:

    • Yöntem: Virüse karşı oluşan antikorları (p24 kapsid proteini ve gp41 peptidi gibi) tespit eder.

    • Avantajları: Negatif sonuçlar genellikle güvenilirdir. Yüksek riskli gruplarda (serbest dolaşan, yaşlı, kısırlaştırılmamış erkek kediler) pozitif sonuçların doğru olma olasılığı yüksektir.

    • Dezavantajları: Aşılanmış kedilerde antikor testleri pozitif çıkabilir, bu da doğal enfeksiyon ile aşılamayı ayırt etmeyi zorlaştırır. Düşük prevalanslı popülasyonlarda yanlış pozitifler olabilir ve Western blot gibi doğrulama testleri gerekebilir. Enfeksiyonun erken evrelerinde veya hastalığın terminal evrelerinde immün yetmezlik nedeniyle yanlış negatif sonuçlar görülebilir.

2.2.2 PCR Testleri (Polimeraz Zincir Reaksiyonu)

  • FeLV Tanısı:

    • Yöntem: Proviral DNA'yı (kedinin genomuna entegre olmuş viral DNA) tespit eder. RT-PCR (ters transkriptaz PCR) ise viral RNA'yı tespit eder.

    • Avantajları: Yüksek hassasiyete sahiptir ve antijen testlerinden daha erken (enfeksiyondan 1-2 hafta sonra) pozitifleşebilir. Regresif enfeksiyon taşıyıcılarını (antijen negatif ancak provirüs pozitif) tespit edebilir, bu da antijen testlerinin kaçırdığı önemli bir avantajdır. Kan donörlerinin taranması için kritik öneme sahiptir, çünkü regresif enfekte donörler provirüs yoluyla FeLV'yi bulaştırabilir. Kantitatif PCR, proviral yükü ölçerek hastalığın ilerlemesini değerlendirmeye yardımcı olabilir.

    • Dezavantajları: Laboratuvar kontaminasyonu yanlış pozitiflere neden olabilir. Virüsün mutasyon geçirme eğilimi nedeniyle yanlış negatif sonuçlar oluşabilir. Endojen FeLV dizilerinden eksojen enfeksiyonu ayırt etmek için özel tasarım gerektirir.

  • FIV Tanısı:

    • Yöntem: Proviral DNA'yı tespit eder.

    • Avantajları: Aşılanmış kedilerde antikor testlerinin yanıltıcı olabileceği durumlarda enfeksiyonu doğrulamak için kullanılabilir.

    • Dezavantajları: Performansı değişkendir ve hassasiyet ile özgüllük oranları %40 ila %100 arasında değişebilir. Virüs suşlarındaki farklılıklar nedeniyle yanlış negatif sonuçlar verebilir.

2.2.3 IFA Testleri (İndirekt İmmünofloresan Antikor Testi)

  • FeLV Tanısı:

    • Yöntem: Kan yaymalarındaki granülositler, lenfositler ve trombositler içindeki FeLV p27 antijenini tespit eder.

    • Avantajları: Kemik iliği enfeksiyonu oluştuktan sonra pozitifleşir ve genellikle ilerleyici enfeksiyonu gösterir.

    • Dezavantajları: ELISA/hızlı testlere göre daha geç pozitifleşir (yaklaşık üç hafta sonra). Daha düşük tanısal hassasiyete sahiptir ve lökopeni veya enfekte lökositlerin düşük yüzdesi yanlış negatiflere yol açabilir. Rutin tarama için önerilmez.

2.3 Yanlış Negatif ve Yanlış Pozitif Sonuçlar ve Yönetimi

Tanı testlerinde yanlış negatif ve yanlış pozitif sonuçlar, özellikle yeni enfekte olmuş kedilerde veya anneden antikor almış yavrularda tanı sürecini karmaşıklaştırabilir.

  • Yanlış Pozitif Sonuçlar:

    • FeLV: Düşük FeLV prevalansına sahip popülasyonlarda ELISA testlerinde yanlış pozitifler daha olasıdır. Bu durumda, farklı bir üreticinin ELISA testi veya PCR testi ile doğrulama önerilir.

    • FIV: Aşılanmış kedilerde antikor testleri pozitif çıkabilir, çünkü aşılar antikor üretimine neden olur ve bu antikorlar doğal enfeksiyon antikorlarından ayırt edilemez. Bu durum, özellikle aşılamanın yaygın olduğu bölgelerde yanlış pozitiflere yol açabilir. Bu gibi durumlarda PCR testi veya virüs izolasyonu ile doğrulama önerilir.

  • Yanlış Negatif Sonuçlar:

    • FeLV: Enfeksiyonun çok erken evrelerinde (viremi henüz oluşmamışken) veya regresif enfeksiyonun bazı aşamalarında antijen testleri negatif çıkabilir.

    • FIV: Enfeksiyonun erken evrelerinde (kediler provirüs pozitif ancak antikor negatif olabilir) veya hastalığın terminal evrelerinde immün yetmezlik nedeniyle antikor testleri yanlış negatif sonuç verebilir. Bu durumlarda PCR testi düşünülebilir.

  • Anneden Antikor Alan Yavrular:

    • FIV: Altı aydan küçük yavru kediler, enfekte annelerinden pasif olarak antikor almış olmaları nedeniyle FIV antikor testlerinde pozitif çıkabilirler. Bu antikorlar geçicidir ve genellikle 6 aya kadar kaybolur. Bu nedenle, pozitif test sonucu olan 6 aydan küçük yavru kediler, 60 günlük aralıklarla veya en az 6 aylık olana kadar tekrar test edilmelidir. Eğer 6 aydan sonra hala pozitifse, bu durum gerçek bir enfeksiyonu gösterir. PCR testi, daha erken bir tanıya ihtiyaç duyulduğunda kullanılabilir.

3. Tedavi ve Yönetim

FeLV ve FIV enfeksiyonları için virüsleri tamamen ortadan kaldıran kesin bir tedavi bulunmamaktadır. Bu nedenle, tedavinin temel amacı semptomları yönetmek, ikincil enfeksiyonları önlemek ve enfekte kedinin yaşam kalitesini artırmaktır.

3.1 Tedavinin Amacı ve Yaklaşım

Tedavi stratejileri, enfekte kedinin genel sağlığını desteklemeye ve virüsün neden olduğu veya bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla ortaya çıkan ikincil sorunları ele almaya odaklanır. Bu yaklaşım, kedinin yaşam süresini uzatmayı ve konforunu sağlamayı hedefler.

3.2 Kullanılan İlaçlar ve Destekleyici Tedaviler

FeLV ve FIV enfekte kedilerde kullanılan ilaçlar ve destekleyici tedaviler, genellikle semptomatik ve immün sistemi destekleyici niteliktedir:

  • Antiviral İlaçlar:

    • Zidovudin (AZT): Özellikle stomatit veya nörolojik hastalığı olan FIV enfekte kedilerde viral yükü azaltabilir, CD4/CD8 oranını artırabilir ve klinik durumu iyileştirebilir. Ancak, kemik iliği baskılanması, anemi ve nötropeni gibi önemli yan etkileri olabilir ve kemik iliği baskılanması olan kedilerde kullanılmamalıdır.

    • İnterferonlar (İnsan İnterferon Alfa, Feline Rekombinant İnterferon Omega): FeLV ve/veya FIV enfekte kedilerde viral hastalıkları tedavi etmek için deneysel olarak kullanılmıştır. Klinik skorlarda iyileşmeler görülebilir. Yüksek dozlarda yorgunluk, alerjik reaksiyonlar, kemik iliği sorunları ve ateş gibi yan etkiler görülebilir.

  • İmmünomodülatörler:

    • Lenfosit T-Hücre İmmünomodülatörü (LTCI): FeLV ve/veya FIV enfekte kedilerde anemi, fırsatçı enfeksiyon, lenfositopeni ve granülositopeni gibi ilişkili semptomların tedavisinde yardımcı olarak kullanılabilir. CD-4 lenfosit üretimini ve fonksiyonunu artırdığı gösterilmiştir.

  • Semptomatik Tedaviler:

    • İkincil Enfeksiyonların Tedavisi: Bağışıklık sistemi baskılanması nedeniyle ortaya çıkan bakteriyel, fungal, protozoal ve viral enfeksiyonlar için antibiyotikler ve antifungal ilaçlar kullanılır. Tedaviye yanıt yavaş olabileceği için daha uzun süreli terapi gerekebilir.

    • Kan Transfüzyonları: Şiddetli anemi durumlarında destekleyici terapi olarak kan transfüzyonları uygulanabilir.

    • Kemoterapi: FeLV'ye bağlı lenfoma gibi kanserlerin kontrol altında tutulması için kemoterapi kullanılabilir.

    • Anti-inflamatuar İlaçlar: Enflamasyonu yönetmek için kullanılır.

    • Sıvı ve Elektrolit Replasman Tedavisi: Dehidrasyon veya gastrointestinal sorunlar durumunda uygulanır.

    • Ağız ve Diş Sağlığı Bakımı: Kronik gingivostomatit gibi ağız sorunları için diş çekimi ve ağız yıkama gibi tedaviler önemlidir.

    • Parazit Kontrolü: İç ve dış parazitlere karşı düzenli uygulamalar, kedinin genel sağlığını destekler ve bağışıklık sisteminin yükünü azaltır.

    • Palyatif Bakım: Ağrı kesiciler (örneğin gabapentin) ve steroidler gibi ilaçlar, kedinin konforunu artırmak için kullanılabilir.

    • Recombinant İnsan Eritropoietin (rHuEPO): Rejeneratif olmayan anemilerde etkili olabilir.

    • Antioksidanlar: Oksidatif stresi azaltmak için antioksidanlar (örneğin süperoksit dismutaz) önerilebilir.

    • L-lisin Takviyeleri: FIV pozitif kedilerde yaygın olan enfeksiyon alevlenmelerini önlemeye yardımcı olabilir.

    • Koloidal Gümüş: Anti-bakteriyel, virüs ve mantar özellikleriyle ikincil enfeksiyonları önlemek için kullanılabilir.

3.3 Beslenme ve Bakım

Enfekte kedilerin yaşam kalitesini artırmak için beslenme ve bakım büyük önem taşır:

  • Beslenme:

    • Yüksek kaliteli, besin açısından eksiksiz ve dengeli diyetler sağlanmalıdır.

    • Çiğ et, yumurta ve pastörize edilmemiş süt ürünlerinden kaçınılmalıdır, çünkü bunlar bakteriyel ve paraziter enfeksiyon riskini artırabilir.

    • Bağışıklığı destekleyici takviyeler (örneğin E, A, C vitaminleri, selenyum, çinko, mantar özü, hindistan cevizi yağı, somon yağı) düşünülebilir.

  • Stres Yönetimi:

    • Stres, bağışıklık sistemini baskılayabilir ve virüsün reaktivasyon riskini artırabilir; bu nedenle stressiz bir ortam sağlamak çok önemlidir.

    • Çok kedili evlerde kalabalık ve kaynak eksikliği (mama/su kapları, kum kapları, dinlenme alanları) strese neden olabilir ve kaçınılmalıdır.

  • Çevresel Faktörler ve Yaşam Tarzı:

    • Enfekte kediler, virüsün diğer kedilere yayılmasını önlemek ve kendi bağışıklık sistemleri zayıf olduğu için ikincil enfeksiyonlara maruz kalma riskini azaltmak amacıyla kesinlikle içeride tutulmalıdır.

    • Enfekte olmayan kedilerle mama/su kapları ve kum kapları paylaşılmamalıdır.

    • Kısırlaştırma, özellikle erkek kedilerde bölgesel kavgaları azaltarak FIV bulaşma riskini düşürür ve dişi kedilerde yavrulara bulaşmayı önler.

  • Düzenli Veteriner Kontrolleri:

    • Enfekte kediler için yılda en az iki kez düzenli veteriner hekim kontrolü, parazit kontrolü ve kan testleri önemlidir. Bu kontroller, olası sorunların erken teşhisini ve tedavisini sağlar.

3.4 Enfekte Kedilerde Yaşam Kalitesi ve Beklentisi

FeLV veya FIV tanısı duygusal olarak yıkıcı olabilir, ancak enfekte kedilerin uzun süre normal bir yaşam sürebileceği unutulmamalıdır.

  • FeLV Enfekte Kediler: Tanı konulduktan sonra ortalama yaşam süresi 2.5 yıl olarak belirtilse de, regresif enfeksiyonu olan kediler çok daha uzun yaşayabilir. Progresif enfekte kedilerin yaşam süreleri kısalır ve FeLV ile ilişkili ciddi hastalıklar geliştirme riski en yüksektir. Birçok FeLV pozitif kedi, belirgin klinik belirtiler göstermeden uzun süre asemptomatik kalabilir.

  • FIV Enfekte Kediler: FIV enfekte kediler yıllarca normal görünebilirler ve hatta tüm yaşamları boyunca hastalık belirtisi göstermeyebilirler. Tanı sonrası ortalama 5 yıl yaşayabilirler, ancak prognozları büyük ölçüde değişebilir. Yaşam kalitesini artırmak için temel bakımın optimize edilmesi ve eşlik eden durumların erken tedavi edilmesi en etkili yoldur.

  • Ötenazi Kararı: Bir kedinin sadece pozitif test sonucu nedeniyle ötenazi edilmesi önerilmez. Ötenazi, yalnızca kedinin yaşam kalitesinin kabul edilemez bir düzeye düştüğü veya terminal/tedavisi mümkün olmayan bir acı çektiği durumlarda düşünülmelidir.

4. Korunma ve Aşılar

FeLV ve FIV enfeksiyonlarından korunma, kedi sağlığını korumak ve virüslerin yayılmasını kontrol altına almak için kritik öneme sahiptir. Aşılar ve pratik önlemler bu süreçte temel rol oynar.

4.1 FeLV ve FIV İçin Aşılar

  • FeLV Aşıları: FeLV için aşılar mevcuttur ve yaygın olarak kullanılmaktadır. Türkiye'de FeLV aşısı bulunmaktadır ve aşı takvimlerinde yer almaktadır.

  • FIV Aşıları: Kuzey Amerika'da 2015 veya 2016'dan beri ticari olarak mevcut bir FIV aşısı bulunmamaktadır. Ancak Avustralya, Yeni Zelanda ve Japonya gibi diğer ülkelerde hala mevcuttur. Türkiye'de FIV aşısının şu an için bulunmadığı belirtilmiştir. Ancak bazı kaynaklar FIV aşısının Türkiye'de bulunduğunu ve uygulandığını belirtmektedir. Bu durum, aşıların bölgesel veya zaman içindeki durumuna göre farklılık gösterebilir.

4.2 Aşıların Etkinliği ve Yan Etkileri

4.2.1 FeLV Aşıları

  • Etkinlik: FeLV aşıları %100 koruma sağlamaz ancak ilerleyici enfeksiyonu ve FeLV ile ilişkili hastalıkları önlemede etkilidir. Rekombinant aşılar (kanaryapox vektörlü), adjuvan içermez ve enjekte edilen hacmi azaltarak enjeksiyon bölgesi iltihabını azaltma potansiyeline sahiptir.

  • Yan Etkiler: Enjeksiyon bölgesinde hassasiyet veya şişlik, uyuşukluk ve ateş gibi hafif yan etkiler görülebilir, bunlar genellikle birkaç gün içinde geçer. Çok nadir durumlarda, enjeksiyon bölgesinde sarkom (tümör) gelişebilir.

4.2.2 FIV Aşıları

  • Etkinlik: Avustralya'da yapılan bir çalışmada FIV aşısının saha etkinliği %56 olarak bildirilmiştir. Bazı deneysel çalışmalar, homojen suşlara karşı iyi koruma sağladığını göstermiştir. Çift alt tip aşıları (örneğin Fel-O-Vax), iki genetik olarak farklı FIV suşuna karşı koruma sağlamıştır.

  • Yan Etkiler: Enjeksiyon bölgesinde hassasiyet veya şişlik, uyuşukluk ve hafif ateş gibi yan etkiler görülebilir. Aşılanmış kedilerde antikor testleri pozitif çıkabilir, bu da doğal enfeksiyon ile aşılamayı ayırt etmeyi zorlaştırır ve yanlış pozitif sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle, aşılanmış kedilerin test sonuçları dikkatle yorumlanmalıdır.

4.3 Hangi Kedilere FeLV Aşısı Önerilir?

FeLV aşısı, enfeksiyon riski taşıyan tüm kedilere önerilir:

  • Tüm Yavru Kediler: Yavru kedilerin yaşam tarzları sıklıkla değiştiği ve enfeksiyona karşı daha duyarlı oldukları için tüm yavru kedilerin aşılanması tavsiye edilir.

  • Dışarı Çıkan Kediler: Dışarı çıkan veya dışarıya erişimi olan kediler, enfekte kedilerle temas riski yüksek olduğu için aşılanmalıdır.

  • Yüksek Riskli Ortamlardaki Kediler: Bilinmeyen statüdeki kedilerle doğrudan teması olan veya yüksek kedi sirkülasyonu olan ortamlarda (örneğin barınaklar, çok kedili evler, foster evleri) yaşayan kediler aşılanmalıdır.

  • FeLV Pozitif Kedilerle Yaşayan Kediler: FeLV pozitif kedilerle aynı evde yaşayan FeLV negatif kedilerin aşılanması önerilir.

Aşılamadan Önce Test Yapmak Neden Önemlidir? Kediler aşılanmadan önce FeLV antijenemi (ve ideal olarak provirüs) açısından taranmalıdır. Çünkü zaten enfekte olan kedileri aşılamak herhangi bir fayda sağlamaz.

4.4 Bir Kedinin FeLV veya FIV Enfeksiyonundan Korunması İçin Alınabilecek Önlemler

Aşılamanın yanı sıra, FeLV ve FIV enfeksiyonlarından korunmak için bir dizi pratik önlem alınabilir:

  • Kedileri İçeride Tutmak: Kedileri tamamen içeride tutmak veya güvenli dış mekan erişimi (örneğin kedi kafesleri, güvenli bahçeler) sağlamak, enfekte kedilerle teması ve dolayısıyla virüs bulaşma riskini önemli ölçüde azaltır.

  • Enfekte Kedileri Ayırmak: Enfekte kediler, enfekte olmayan kedilerden ayrı tutulmalıdır. FeLV, yakın temasla kolayca bulaştığı için FeLV pozitif kedilerin sadece diğer FeLV pozitif kedilerle veya tek başına yaşaması önerilir. FIV ise ısırık yaralarıyla bulaştığı için, kavga etmedikleri sürece FIV pozitif ve negatif kedilerin aynı evde yaşaması daha az risk taşır.

  • Ortak Eşyaların Paylaşımını Önlemek: Mama ve su kapları ile kum kapları enfekte ve enfekte olmayan kediler arasında paylaşılmamalıdır.

  • Yeni Edinilen Kedileri Test Etmek: Yeni bir kedi eve getirilmeden önce veya başka kedilerle tanıştırılmadan önce FeLV ve FIV için test edilmelidir.

  • Kısırlaştırma: Kısırlaştırma, özellikle erkek kedilerde bölgesel kavgaları ve saldırgan davranışları azaltarak FIV bulaşma riskini düşürür. Dişi kedilerin kısırlaştırılması ise anneden yavrulara bulaşmayı önler.

  • Düzenli Veteriner Kontrolleri ve Parazit Kontrolü: Düzenli veteriner ziyaretleri, parazit kontrolü ve genel önleyici sağlık bakımı, kedinin bağışıklık sistemini güçlü tutmaya yardımcı olur ve olası sorunların erken teşhisini sağlar.

  • Stres Yönetimi: Kedinin stres seviyesini düşük tutmak, bağışıklık sisteminin zayıflamasını önlemeye yardımcı olur.

🔎 Bilgilendirme ve Sorumluluk Reddi

Bu yazı, mamaplus.com/blog sayfası için hazırlanmış olup, kedi sağlığı hakkında genel bilgi sağlamak amacı taşır. İçerikte yer alan bilgiler, uluslararası veteriner tıp literatürü, bilimsel makaleler ve güvenilir kaynaklar doğrultusunda oluşturulmuştur. Tıbbi bir teşhis ya da tedavi yöntemi olarak değerlendirilmemelidir.

Her kedinin sağlık durumu bireyseldir. FeLV (Feline Leukemia Virus) veya FIV (Feline Immunodeficiency Virus) gibi durumlarda doğru tanı ve tedavi süreci yalnızca veteriner hekim kontrolünde belirlenmelidir.

Bu makale; Cornell Feline Health Center, MSD Veterinary Manual, ABCD Guidelines, VIN (Veterinary Information Network) gibi uluslararası akademik kaynaklar ve resmi veteriner kurumlarından alınan bilgiler ışığında hazırlanmıştır.

Türk Veteriner Hekimleri Birliği ve ilgili meslek kuruluşlarının önerileri doğrultusunda, herhangi bir sağlık sorununda doğrudan veteriner hekime başvurmanız tavsiye edilir.

Kaynak listesi için yazının sonunda belirtilen referanslara göz atabilirsiniz.

Kaynaklar:

  1. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC7152252/
  2. https://www.vet.cornell.edu/departments-centers-and-institutes/cornell-feline-health-center/health-information/feline-health-topics/feline-immunodeficiency-virus-fiv
  3. https://www.vet.cornell.edu/departments/cornell-feline-health-center/health-information/feline-health-topics/feline-leukemia-virus
  4. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3509668/
  5. https://www.idexx.com/files/aafp-retrovirus-toolkit-full-april2020.pdf
  6. https://en.wikipedia.org/wiki/Feline_leukemia_virus
  7. https://www.abcdcatsvets.org/guideline-for-feline-immunodeficiency-virus/
  8. https://www.msdvetmanual.com/infectious-diseases/feline-leukemia-virus/feline-leukemia-virus-disease
  9. https://www.in.gov/boah/animal-health-emergencies/biosecurity-information/species-specific-biosecurity-tips/felinescats/
  10. https://www.pethealthnetwork.com/cat-health/cat-diseases-conditions-a-z/feline-immunodeficiency-virus-fiv
  11. https://www.vin.com/apputil/content/defaultadv1.aspx?pId=11310&id=4516335&print=1
  12. https://www.abcdcatsvets.org/wp-content/uploads/2023/01/ABCD-FeLV-Guideline-2021.pdf
  13. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC2409060/
  14. https://www.abcdcatsvets.org/guideline-for-feline-leukaemia-virus-infection/
  15. https://www.merckvetmanual.com/infectious-diseases/feline-leukemia-virus/feline-leukemia-virus-disease
  16. https://vcahospitals.com/know-your-pet/feline-leukemia-virus-disease-complex
  17. https://www.desvet.com/pet-health/general-health-concerns/feline-leukemia-virus-felv/
  18. https://icatcare.org/articles/feline-leukaemia-virus-felv
  19. https://en.wikipedia.org/wiki/Feline_immunodeficiency_virus
  20. https://www.webmd.com/pets/cats/cat-fiv-feline-immunodeficiency-virus
  21. https://www.zoetisus.com/content/_assets/docs/PDFs/ZPN/Client-Guide-to-FeLV-and-FIV-DIA-00395.pdf
  22. https://www.wikihow.com/Care-for-an-FIV-Infected-Cat
  23. https://www.vet.cornell.edu/departments-centers-and-institutes/cornell-feline-health-center/health-information/feline-health-topics/feline-leukemia-virus-brochure
  24. https://healthyhabitsforpets.com/cat/feline-leukemia-what-cat-owners-need-know
  25. https://cloud9vets.co.uk/when-to-put-a-cat-with-fiv-to-sleep/
  26. https://www.purplecatvet.com/felv-vs-fiv/
  27. https://www.periodicos.capes.gov.br/index.php/acervo/buscador.html?task=detalhes&id=W2167844976
  28. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/175919/
  29. https://www.scripps.edu/newsandviews/e_20030414/elder.html
  30. https://www.semanticscholar.org/paper/The-Feline-Immunodeficiency-Virus-Pedersen/4dbe8e86500da02868d8bda88c6a81f981555175
  31. https://research.ufl.edu/publications/explore/v08n1/feline.html
  32. https://www.abcdcatsvets.org/guideline-for-feline-leukaemia-virus-infection/
  33. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC5608358/
  34. https://www.saveacat.org/felv-and-fiv.html
  35. https://www.thevetiverse.com/en/latest/why-it-s-important-to-test-cats-for-feline-leukemia-virus-feline-immunodeficiency-virus-and-feline-heartworm/
  36. https://www.thevetiverse.com/en/latest/how-to-stage-and-treat-felv-and-fiv-and-how-to-explain-it-to-clients/
  37. https://www.idexx.com/files/feline-triple-infectious-disease-clinical-reference-guide-en-na.pdf

Yazar Hakkında

avatar
Arda Beyaz

Mamaplus

Arda Beyaz (@arda_beyaz) evcil hayvan bakımı ve eğitimi konularında uzman bir yazardır. Yıllarca süren deneyimi ile evcil hayvan sahiplerine rehberlik etmektedir.

İlgili Yazılar

En Zeki 20 Köpek Irkı ( Cinsi ) ! En Akıllı Köpek Irkları
Köpek Eğitimi
1 dk okuma
En Zeki 20 Köpek Irkı ( Cinsi ) ! En Akıllı Köpek Irkları

Arkadaşlıkları ve sadakatleri ile bilinen köpek cinsleri arasında bazılarının diğerlerine göre daha zeki olduğu kanıtlanmıştır. En akıllı köpekleri belirlenirken, hızlı öğrenip anlayabilmeleri, problemleri çözme yetenekleri göz önünde bulundurulur.

Yavru ve Yetişkin Labrador Mama Önerisi – Tavsiye Ediyorum!
Köpek Eğitimi
1 dk okuma
Yavru ve Yetişkin Labrador Mama Önerisi – Tavsiye Ediyorum!

Labrador köpeğiniz mama seçimi yapmadan önce bilmeniz gereken önemli bilgiler… Labrador köpekler çok hareketlidir. Bu sebeple öncelikle yüksek enerjili mamaları tercih etmelisiniz. Obeziteye yatkındırlar;

Kedim Kabının Dışına Çişini ve Kakasını Yapıyor? Çözümünü Buldum...

Yıllardır kum kabına çişini, kakasını yapan kedim huy değiştirdi. Bu konuda hiç bir sorun yaşamazdık. Ama bir gün ayakkabımın içinde minicik bir sürpriz buldum. İlk başta “tek seferliktir” dedim. Sonra fark ettim ki işin arkası geliyor.

Evdeki İki Kedim Sürekli Kavga Ediyordu – Ama Sevgi Kazandı

Aynı evde yaşayan iki kedim sürekli kavga ediyordu. Büyük olan kedim küçük olanı dövüyordu. Onları barıştırmak için baya araştırma yaptım. Ve sonunda can ciğer oldular.